Köşe Yazıları

Rönesans’ın İki Devi: Da Vinci ve Michelangelo’nun Aşk-Nefret Rekabeti

Rönesans'ın altın çağında, sanatın kalbi Floransa'da iki dev isim aynı anda nefes alıp veriyordu: Leonardo da Vinci ve Michelangelo. Sanat tarihine yön veren bu iki deha, şehri adeta bir sanat arenasına çevirmiş, aralarındaki çekişme ve rekabetle ölümsüz eserlere imza atmışlardı. Ancak bu ilişki sadece sanatsal bir yarıştan ibaret değildi; aynı zamanda derin bir hayranlık ve acımasız bir rekabeti barındırıyordu.

Leonardo, Michelangelo’dan yirmi üç yaş daha büyüktü ve genç heykeltıraşın yükselişine tanık oldu. Şehir, Michelangelo’nun 4,5 metrelik devasa Davut heykeliyle çalkalanırken, Floransa’nın ileri gelenleri bu iki dahi arasındaki rekabeti körüklemekten çekinmediler. Şehrin yönetim binası olan Meclis Salonu için her iki sanatçıya da savaş sahneleri sipariş edildi. Leonardo’ya Anghiari Savaşı, Michelangelo’ya ise Cascina Savaşı görevleri verildi. Ne var ki, her iki eser de yarım kaldı ve günümüze ulaşamadı.

Rönesans'ın İki Devi: Da Vinci ve Michelangelo'nun Aşk-Nefret Rekabeti

Söz Savaşları ve Sanatsal Farklılıklar

Bu iki büyük ustanın rekabeti sadece fırça ve keskiyle sınırlı kalmadı; sözlü atışmalarla da devam etti. Leonardo, heykeltıraşlığı “sadece taş kırmak” olarak küçümserken, Michelangelo da resmi “zayıf” ve “güzel renklerin güzel adamlar için” olduğunu söyleyerek ressamlığı aşağıladı.

Sanatsal yaklaşımları da birbirlerinden oldukça farklıydı. Yaşça daha büyük olan Leonardo, yağlı boya ve çeşitli deneyler kullanarak eserler üretirken, duvarlardaki eserlerinin zamanla silindiği biliniyor. Michelangelo ise çıplak askerleri tasvir ettiği karikatürleriyle dikkat çekiyordu. Bu tebeşir çizimleri o kadar beğenildi ki, çalındı, parçalara ayrıldı ve satıldı.

Yolların Ayrılması ve Miras

Sonunda yolları ayrıldı. Leonardo da Vinci Milano’ya, ardından Fransa’ya gitti ve hayatının son yıllarını orada geçirdi. Michelangelo ise Floransa’da kaldı ve Leonardo’dan kırk beş yıl daha uzun yaşayarak pek çok ölümsüz esere imza attı.

Aynı şehirde, aynı dönemde yaşayan bu iki dev, “kurtlar gibi birbirlerinin etrafında dönmüşlerdi.” İlişkileri tedirgin, saygılı ama aynı zamanda acımasızdı. Kendi zamanlarında sanata verilen önemin azalmaya başladığını bilmeseler de, bu çekişmeli süreçte yarattıkları eserler, insanlık tarihinin en kalıcı miraslarından biri haline geldi. Onlar sadece çalıştılar ve nefret ettiler, ancak bu süreçte yarattıkları şeyler asla ölmedi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu